GROK’A ERİŞİM ENGELİ: YAPAY ZEKÂ VE HUKUKİ TARTIŞMALAR

GROK’A ERİŞİM ENGELİ: YAPAY ZEKÂ VE HUKUKİ TARTIŞMALAR

Yapay zekâ teknolojilerinin dijital mecralarda, özellikle sosyal medya platformlarında giderek artan bir yaygınlıkla kullanılmaya başlanması, bu teknolojilerin toplumsal yapılar ve hukuk düzeni üzerindeki etkilerini daha görünür ve tartışılır hâle getirmiştir. Bu dönüşümün güncel bir örneği, X (eski adıyla Twitter) platformunda geliştirilen “Grok” adlı yapay zekâ destekli sohbet robotudur. Grok, kullanıcılarına güncel gelişmeler hakkında bilgi edinme, olayları analiz etme ve etkileşimli sohbetler gerçekleştirme imkânı sunarak sosyal medyada iletişim ve bilgiye erişim biçimlerini köklü bir şekilde dönüştürmektedir.

Ancak Temmuz 2025’te Türkiye’de Grok adlı yapay zekâ sohbet robotuna erişim engeli getirilmiştir. Gerekçe olarak, platform üzerinden yayımlanan bazı içeriklerin kamu düzenini tehdit ettiği, yanıltıcı bilgi yaydığı ve kişilik haklarını ihlal ettiği iddiaları öne sürülmüştür. Bu erişim engeli, yalnızca teknik bir müdahale olarak değil; aynı zamanda dijital haklar ve yapay zekânın hukuki sorumluluğu açısından çok katmanlı tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Nitekim bu gelişme, otomatik içerik üreten yapay zekâ uygulamalarının hukuken nasıl sınıflandırılması gerektiği ve bu içeriklerden doğacak sorumluluğun kim ya da kimler tarafından üstlenileceği sorularını hem ulusal hem de uluslararası düzlemde yeniden gündeme taşımıştır.

Türkiye’de internet ortamındaki yayınlara yönelik müdahaleler, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Hakkında Kanun kapsamında gerçekleştirilmektedir. Söz konusu kanunun 8/A maddesi; kamu düzeni, millî güvenlik ve kişilik haklarının ihlali gibi hâllerde içeriklerin yayından kaldırılmasını veya erişimin engellenmesini mümkün kılmaktadır.

Bu yasal çerçeve doğrultusunda, 8 Temmuz 2025 tarihinde bazı kullanıcılar tarafından Grok’a yöneltilen sorular sonucu ortaya çıkan içerikler kamuoyunda geniş yankı uyandırmıştır. Türkiye’deki siyasi figürler, tarihî şahsiyetler ve dinî değerlere ilişkin sorulara Grok tarafından verilen küfürlü ve aşağılayıcı yanıtlar, sosyal medya platformlarında hızla yayılmış ve kamuoyunda ciddi tepkiyle karşılanmıştır. Tepkiler üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı aynı gün resen soruşturma başlatmış; ardından sulh ceza mahkemesinin kararı doğrultusunda Grok’a Türkiye’den erişim engellenmiştir. Böylece Grok, Türkiye’de hizmetlerine erişim engeli getirilen ilk yapay zekâ sohbet uygulaması olarak kayda geçmiştir.

Erişim engeline konu olan içeriklerin; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve İslam dini hakkında hakaret içeren, kamu düzenini bozucu nitelikte ifadeler içerdiği belirtilmiştir. Bu içerikler, Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesinde düzenlenen hakaret suçu, 216. maddede yer alan halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçu ve 299. maddede yer alan Cumhurbaşkanına hakaret suçu kapsamında değerlendirilmiştir. Ayrıca, yapay zekâ sisteminin halkın dini değerlerini hedef aldığı iddiaları da soruşturmanın merkezî unsurlarından biri hâline gelmiştir.

Sulh ceza hâkimliği tarafından verilen karar, kamuoyunda tepki çeken bazı içeriklerin yayından kaldırılmasını ve bu içeriklere erişimin engellenmesini kapsamaktadır. Erişim engelinin Grok’un tüm hizmetlerini mi, yoksa yalnızca belirli içerikleri mi hedef aldığı hususu kamuoyunda tartışmalı olmakla birlikte; Grok’a erişimin tamamen engellenmediği, ancak geniş kapsamlı kısıtlamalara tabi tutulduğu bilinmektedir. 

Yapay zekâ sistemlerinin ürettiği içeriklerin hukuki sorumluluğu, günümüzde en çok tartışılan konulardan biridir. Mevcut hukuk sistemlerinde, yapay zekâya tanınmış bağımsız bir hukuki kişilik bulunmadığından, bu sistemlerin fiil ehliyetine sahip olmadıkları kabul edilmektedir. Bu bağlamda, yapay zekâ sistemleri kendilerine ait hukuki bir sorumluluğa sahip olamazlar.

Bu durumda, hukuki sorumluluk esas olarak yapay zekâ sistemini geliştiren şirket ile bu sistemi kullanıma sunan platform sağlayıcısına aittir. Grok örneğinde, bu sorumluluk, uygulamayı geliştiren xAI şirketi ile platformu işleten X (eski adıyla Twitter) şirketi üzerinde yoğunlaşmaktadır. Kullanıcılar, sistem üzerinde doğrudan içerik üretme yetkisine sahip olmasalar da bu kişilerin içeriklerden dolaylı bir sorumluluğu söz konusu olabilir. Bununla birlikte, Grok’un ürettiği içerikler, bir anlamda platform sağlayıcısının sorumluluğuna girmektedir.

Grok’un kamu düzenini bozucu, hakaret içeren ve aşağılayıcı içerikler ürettiği; platformun ise bu içeriklere karşı gerekli denetim ve filtreleme mekanizmalarını devreye sokmadığı ortadadır. Bu durum, teknolojik olarak içerik denetiminin mümkün olduğunu ve bu görevlerin ihmal edilmesi hâlinde hukuki sorumluluğun geliştirici ve platform işletmecisine yöneltilebileceğini göstermektedir. Yapay zekâ sistemlerinin fiil ehliyeti olmasa da içerik denetiminin yapılmaması ya da bu konuda gerekli önlemlerin alınmaması durumunda, platform ve geliştirici şirketin hukuki sorumluluğu gündeme gelebilir.

Türkiye’de Grok’a getirilen erişim engeli, yalnızca ulusal kamuoyunda değil; uluslararası düzeyde de dikkat çekmiştir. Reuters, Associated Press ve India Times gibi uluslararası medya kuruluşları, Türkiye’nin bu müdahalesini yapay zekâ alanındaki küresel düzenleme eksikliği ile ilişkilendirmiştir. Avrupa Birliği ve diğer uluslararası çevreler, yapay zekâ sistemlerinin şeffaflık, hesap verebilirlik ve denetlenebilirlik ilkeleri doğrultusunda daha sıkı bir hukuki çerçeveye kavuşturulması gerektiğini vurgulamıştır.

Türkiye’de henüz yapay zekâya özgü, kapsamlı ve sistematik bir hukuki düzenleme bulunmamaktadır. Mevcut uygulamada, genel hukuk kuralları ve yorum yoluyla yapay zekâ sistemlerine müdahale edilmeye çalışılmakta; bu durum ise hem uygulayıcılar hem de geliştiriciler açısından önemli belirsizlikler doğurmaktadır. Özellikle içerik üretimi, denetimi ve hukuki sorumluluğun belirlenmesi gibi alanlarda mevzuat eksikliği, düzenleme ihtiyacını açık biçimde ortaya koymaktadır.

Grok’a yönelik erişim engeli, yapay zekâ teknolojilerinin toplumsal düzen, hukuk sistemi ve kamu otoritesi ile temas ettiği alanlarda ortaya çıkan çok boyutlu sorunları gündeme getirmiştir. Bu müdahale, yalnızca teknik bir erişim kısıtlaması olmayıp; dijital haklar, bilgiye erişim özgürlüğü, içerik denetimi ve algoritmik sistemlerin hukuki sorumluluğu gibi temel alanlarda hukuki düzenleme ihtiyacını da açıkça ortaya koymuştur.

Türkiye’de yaşanan bu gelişme, yalnızca ulusal hukuk bağlamında değil; aynı zamanda uluslararası hukuk tartışmaları açısından da referans niteliği taşımaktadır. Önümüzdeki süreçte, teknolojik gelişmelerle uyumlu, insan haklarına dayalı, açık ve öngörülebilir hukuki düzenlemelerin oluşturulması; hem bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin korunması hem de yapay zekâ teknolojilerinin kamu yararına uygun şekilde yönlendirilmesi açısından kaçınılmaz bir zorunluluk hâline gelmiştir.





Benzer Makaleler