Kadının Soyadı Meselesi: Mevzuat Uygulama Ve Güncel İçtihatler Işığında Hukuki Değerlendirme

Türk hukukunda kadının soyadı meselesi, gerek evlilik öncesi ve evlilik süresindeki soyadı tercihi gerekse boşanma sonrası eski eşin soyadının kullanılması bakımından uzun yıllardır tartışılan konulardan biridir. Türk Medeni Kanunu’nun 187. maddesi, geleneksel olarak evlenen kadının kocasının soyadını almak zorunda olduğunu düzenlemekteyken, Anayasa Mahkemesi’nin son yıllarda verdiği önemli kararlar bu zorunluluğu eşitlik ilkesi çerçevesinde yeniden değerlendirmeye açmıştır. Diğer yandan TMK m. 173, boşanma sonrası kadının kişisel durumunu ve soyadı kullanımına ilişkin özel hükümler getirmektedir. Bu makalede, kadının evlilikten önceki soyadını evlilik sırasında tek başına kullanabilme imkânı, boşanma sonrası eş soyadının kullanılmaya devam edilmesinin şartları ve son dönem içtihatların uygulamaya etkisi bütüncül bir şekilde ele alınacaktır. 

TMK m. 187’ye göre kadın evlenmekle kocasının soyadını alır; ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus müdürlüğüne yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadının önünde önceki soyadını da kullanabilir. Bu düzenleme, kadının kendi soyadını tek başına kullanmasına izin vermediğinden, uzun süre eleştirilerin odağında olmuştur. 

Boşanma hâlinde ise TMK m. 173 gereği kadın evlenmeden önceki soyadına döner; ancak boşandığı eşinin soyadını kullanmakta “haklı menfaati” olduğunu ve bunun eski eşe zarar vermeyeceğini ispatlaması hâlinde, hâkim kararıyla soyadını kullanmaya devam edebilir. Kanun ayrıca eski eşe, şartların değişmesi hâlinde bu iznin kaldırılmasını talep etme hakkı tanımaktadır. 

Kadının evlilik süresince yalnızca kendi kızlık soyadını kullanmak istemesi Türk hukukunda uzun süre yargı kararları ile güvence altına alınmaya çalışıldı. Bu alandaki en kritik gelişme, Anayasa Mahkemesi’nin 2023 tarihli kararıdır. AYM, TMK m. 187’nin kadını evlilikten sonra yalnızca eşinin soyadını taşımaya zorlayan yapısının, Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olduğuna hükmetmiş, kadının evlilikten önceki soyadını evlilik sırasında da tek başına kullanabilme hakkını açıkça tanımıştır. Bu karar, kadınların nüfus müdürlüklerine veya gerektiğinde aile mahkemelerine başvurarak kendi soyadlarını tek başına kullanmaları yönünde güçlü bir hukuki dayanak oluşturmuştur. 

 Uygulamada sıkça sorulan bir konu, kadının evlendiği anda kendi soyadını tek başına kullanıp kullanamayacağıdır. Mevcut kanuni düzenleme gereği kadın, evlendiği anda ancak eşinin soyadını alabilir veya eşin soyadının önünde kendi soyadını ikili soyadı olarak kullanabilir. Yani kadın evlilik işlemi sırasında “sadece kızlık soyadımı taşımak istiyorum” dediğinde idarenin bunu doğrudan kabul etmesi mümkün değildir. 

Bu nedenle evlilik sırasında kendi soyadını tek başına kullanmak isteyen kadın için iki yol vardır: 

  1. Nüfus müdürlüğüne idari başvuru: AYM’nin 2023 tarihli kararını dayanak göstererek kendi soyadını tek başına kullanmak için başvuru yapılabilir. Bazı müdürlükler bu başvuruyu kabul etmektedir. 

  1. Aile mahkemesinde dava açılması: Nüfus müdürlüğünün başvuruyu reddetmesi hâlinde, kadın AYM kararını ve eşitlik ilkesini dayanak göstererek dava açabilir. 

Bu nedenle AYM kararından sonra kadının evlendiği anda kızlık soyadını tek başına kullanması hukuken mümkündür; ancak bu doğrudan evlendirme memuru tarafından değil, idari başvuru veya mahkeme kararıyla gerçekleşmektedir. 

Boşanma Sonrası Eski Eşin Soyadının Kullanılması 

Boşanma kesinleştikten sonra kadın kural olarak evlilikten önceki soyadına döner. Ancak uygulamada özellikle mesleki bilinirlik, çocuklarla soyadı uyumu, akademik yayınlar, iş dünyasında tanınırlık veya uluslararası belgelerde eş soyadının yer alması gibi sebeplerle kadının eski eşinin soyadını kullanmaya devam etmek istemesi yaygındır. 

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre, kadının soyadı kullanımındaki menfaatinin somut delillerle ispat edilmesi hâlinde mahkeme izin verebilir. Örneğin mesleki faaliyetlerini eş soyadı ile yürüttüğünü gösteren belgeler, kartvizitler, resmi kayıtlar, uluslararası pasaport belgeleri, çocuklarla soyadı birliği gibi sebepler menfaat olarak kabul edilmektedir. Buna karşılık eski eşin soyadı kullanımından zarar göreceğine ilişkin somut bir gerekçe ortaya koyması gerekmektedir. 

Verilen iznin sürekli bir hak olmadığı da unutulmamalıdır. TMK m. 173 uyarınca eski eş, şartların değiştiğini ileri sürerek bu iznin kaldırılmasını talep edebilir. Bu nedenle kararın gerekçesinin güçlü olması ve kadın lehine somut menfaatlerin belirgin biçimde ortaya konulması önemlidir. 

Kadının soyadı konusunda talepte bulunması farklı prosedürlere bağlı olabilir: 

  • Evlilik sırasında kızlık soyadının tek başına kullanılması: 
    Nüfus müdürlüğüne başvuru yapılabilir; idari ret hâlinde aile mahkemesinde dava açılabilir. 

  • Boşanma davası içinde talep: 
    Kadın, boşanma davası görülürken eski eşin soyadını kullanmaya devam etmek istediğini mahkemeden talep edebilir. 

  • Boşanma sonrası açılacak dava: 
    Boşanmanın kesinleşmesinden sonra aile mahkemesinde soyadı kullanma izni talep edilebilir. 

  • Deliller: 
    Mesleki belgeler, sosyal hayatı gösterir dokümanlar, çocukların soyadı durumu, uluslararası belgeler ve tanınırlık unsurları dosyaya eklenmelidir. 

Usul bakımından, Yargıtay bazı kararlarında görev konusunu ayrıca incelemiş olup, aile mahkemelerinin görevli olduğuna ilişkin değerlendirmeler yapılmıştır. Bu nedenle yetki ve görev konuları dilekçede tereddüde mahal bırakmayacak şekilde açıklanmalıdır. 

Kadının soyadı meselesi, Türkiye’de hem mevzuat hem de yargı kararları bakımından önemli bir dönüşüm sürecinden geçmektedir. Geleneksel olarak TMK m. 187 ve 173 üzerinden şekillenen düzenlemeler, Anayasa Mahkemesi’nin eşitlik ilkesi vurgusuyla birlikte artık daha geniş bir yorumla ele alınmakta; kadının evlilik sırasında kendi soyadını tek başına kullanabilmesinin önü fiilen açılmaktadır. Boşanma sonrası eş soyadının kullanılmaya devam edilmesi ise hâlen somut menfaat ve zarar kriterlerine bağlı bir yargısal değerlendirme gerektirmekte olup, Yargıtay içtihatları bu konuda yol gösterici niteliktedir. 

Sonuç olarak, kadının soyadı üzerindeki tasarruf özgürlüğü giderek güçlenmekte; bu konuda yapılacak başvurularda hem AYM kararlarının hem de Yargıtay’ın güncel uygulamasının dikkatle değerlendirilmesi, delillerin somut ve güçlü şekilde sunulması gerekmektedir. Mevzuatın gelişimi ve yargı kararlarının yönü birlikte değerlendirildiğinde, kadının soyadı konusunda daha eşitlikçi ve temel hak odaklı bir yaklaşımın hukuk sistemimizde yerleşmeye başladığı söylenebilir. 

Av. Yusuf Şimşek 

Benzer Makaleler